SIK SORULAN SORULAR
BAĞLI OLDUĞUNUZ DİNİ VEYA SİYASİ BİR YAPI VAR MI?
Bizler, cemaatleşme adı altındaki fırkalaşmalara karşıyız. Kastettiğimiz şudur:
İnsanlar cemaatleşebilir. Şöyle ki: İnsan nüfusunun artmasıyla birlikte bugün hiçbir cami veya mekân, tüm insanları alabilecek kapasitede değildir. Bu sebeple namaz kılmak veya sohbet etmek için mekân zaruretinden dolayı bir kısım insanlar bir mekânda falanca hocanın cemaati, başka bir kısım insanlar başka bir mekânda falanca hocanın cemaati olabilirler. Ancak: Aynı dini inanışlara bağlı kalarak, kardeşlik duygusu içinde, aralarında herhangi bir nifak olmaksızın. (Ehl-i sünnet ve’l-cemaat)
Günümüzde ise ne yazık ki insanlarımız, cemaatleşme adı altında fırkalaşmaktadır. X cemaatin hocası, itikadı, amelleri başka; Y cemaatinin hocası, itikadı, amelleri bambaşkadır ve bu cemaatlerin hiçbiri bir diğerini sevmemekte hatta düşmanlık etmektedir.
İşte bu, bölünmenin ta kendisidir. Mevcut durum için asla cemaatleşme kelimesini kullanamayız, elimizde hasmane bir fırkalaşma vardır.
Bu fırkalaşma ve husumet, bizim adeta mevcuttaki güçsüz halimizin sebebidir:
“Allah’a ve Resulü’ne itaat edin. BİRBİRİNİZLE ÇEKİŞMEYİN. SONRA GEVŞERSİNİZ VE GÜCÜNÜZ, DEVLETİNİZ ELİNİZDEN GİDER.” (Enfal Suresi, 46. Ayet Meali)
Bu sebeptendir ki siyasi ve dini bağlantımız yoktur, tamamen bağımsız bir yapıyız. Fırkalaşmaya da, tüm bölünmelere de sonuna kadar karşıyız.
BURADAN MİLLETİMİZE ÇAĞRIMIZ ŞUDUR:
ALLAH VE PEYGAMBER BİZE “BİR OLUN” DİYOR, “BÖLÜNMEYİN” DİYOR, “BİRBİRİNİZİ SEVİN VE MERHAMET EDİN” DİYOR.
EY KAVMİMİZ !
İSTER ATATÜRKÇÜ OLUN, İSTER ŞERİATÇI, İSTER LAİK OLUN, İSTER ATEİST…. BİRBİRİNİZİ SEVİN. YANLIŞI OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ KİŞİYE KARŞI DÜŞMANLIK BESLEMEYİN, O KİŞİYE MERHAMETLE ÖZ KARDEŞİNİZE MUAMELE EDER GİBİ DAVRANIN.
DÜŞMANLARIMIZ, BÖLÜNMEMİZ İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPMAKTALAR, EKMEKLERİNE YAĞ SÜRMEYELİM. HEPİMİZ AYNI ÜLKENİN VATANDAŞLARI, AYNI TARİHİN ÇOCUKLARI, AYNI ALLAH’IN KULLARIYIZ. PEYGAMBERİMİZ, BİR YAHUDİ’NİN CENAZESİ TAŞINIRKEN AYAĞA KALKMIŞTI “O DA ALLAH’IN YARATTIĞI BİR KULDUR” DİYEREK. DÜŞMANLARIMIZ BİZE SALDIRIRSA “ŞU LAİK BU ŞERİATÇİ, BU SOFU ŞU DEİST” DİYE AYRIM YAPMAYACAKLAR, BOMBALAR HEPİMİZİN TEPESİNE DÜŞECEKTİR. KURŞUN ADRES SORMAZ.
BU SEBEPTENDİR Kİ EĞER İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ YAPI, SİZE BİR DİĞERİNİ DÜŞMAN EDİYOR, HASIMLAŞTIRIYORSA O YAPIYI DERHAL TERK EDİN. İSLAM DİNİ BÖLÜNMEYİ DEĞİL BİRLEŞMEYİ, HASIMLIĞI DEĞİL MERHAMETİ ÖNCELER. MİLLETİMİZİN ÖRFÜ DE BÖYLEDİR, AKLIN-MANTIĞIN GEREĞİ DE BUDUR.
İNSANIZ, ZAMAN ZAMAN HEPİMİZ FİKRİ YANLIŞLARA DÜŞEBİLİRİZ. KARŞIMIZDAKİNİN KESİNLİKLE YANLIŞTA OLDUĞUNU BİLSEK BİLE BURADA YAPMAMIZ GEREKEN O KARDEŞİMİZİ GÜZELLİKLE DOĞRUYA ÇAĞIRMAKTIR. ASLA HASIMLIK, DÜŞMANLIK BESLEMEK VE ŞİDDETE BAŞVURMAK DEĞİLDİR YAPMAMIZ GEREKEN.
UNUTMAYIN!
DÜŞMANLARIMIZ BİZİ LİME LİME BÖLERKEN, KENDİLERİ FARKLI DİNLERDE OLSALAR BİLE BİRLEŞİYORLAR.
İSMİNİZ NEDEN MİLLİ KUVVETLER HAREKETİ? SİLAHLI BİR YAPIYI ANDIRIYOR
Bizler sivil ve sıradan insanlarız. İsmimizi bu şekilde koymamızın sebebi öncelikle Milli olmamızdandır.
Ne yazık ki ülkemizde faaliyet gösteren pek çok yapının ya kökü dışarıdadır ya da dış mihraklar tarafından desteklenmektedir. Bizler ise Türk Milleti’nin örfü ve İslam Dini’nin esaslarından başka hiçbir kaynaktan beslenmiyoruz yani kökümüz de temelimiz de bu topraklardadır. Bu yüzden “yerli ve milli” kalıbındaki gibi yerli ve milliyiz.
İyiliği emredip kötülükten sakındırma amelini işlemek başlı başına bir harekettir ve bir kuvvet gerektirir. Ancak bizim kastettiğimiz kuvvet zorbalık, şiddet, silah vb. değil; diyalog, tatlı dil, güzel söz içeren bir kuvvettir. Atalarımız “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır” demişler. İşte burada yılana hareketi veren kuvvettir kastettiğimiz kuvvet.
Rabbimiz Peygamberimize: “Eğer onlara karşı sert olsaydın, etrafından dağılır giderlerdi” buyurmuştur Al-i İmran Suresi’nde. Bizler de işte bu düsturla hareket ediyoruz. Yani güzel üslupla hareket eden ve insanları hayır anlamında hareketlendiren Milli bir oluşumuz.
GAZZE İÇİN NE YAPIYORSUNUZ?
Çalışmalarımız sadece Gazze için değil, tüm dünya içindir. Şöyle ki:
Bizler Osmanlı İmparatorluğu olduğumuz dönemlerde, kontrolümüz altındaki hiçbir yerde zulüm yaşanmıyor, kan akmıyordu. Ne zaman ki imparatorluğumuz yıkıldı; Bosna Hersek’te, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Filistin’de ve daha pek çok yerde zulüm başladı, kan akmaya başladı.
Kanuni Sultan Süleyman, Şeyh Yahya Efendi’ye sorar: Günün birinde Osmanoğulları inişe geçer mi, Devlet-i Ali Osman çökmeye yüz tutar mı? diye. Bu soruya Şeyh tek kelimeyle cevap verir: Nemelazım.
Bu olaydan da anlaşılacağı üzere halkımız İslam’dan uzaklaştıkça ve nemelazımcı oldukça devletimiz zayıflamış ve gücümüz kuvvetimiz elimizden gitmiştir. Bizim güç ve kuvvetimiz elimizden gittikçe de dünyada kan akmaya başlamıştır.
Bu sebeptendir ki nemelazımcılığın karşıtı olan emr-i bil ma’ruf nehy-i ani’l münker yani iyiliği emredip kötülükten nehyetme (sakındırma, uzaklaştırma) işini düzenli ve sürekli olarak yapma kararı aldık.
Aldık ki milletimiz yanlışlarından dönsün, döndükçe İslam’a yaklaşsın ve tekrar Osmanlı’daki atalarımız gibi gayretli, samimi Müslümanlar haline dönelim, bu dönüşle beraber yeniden güçlü kuvvetli olalım ve yeniden tüm dünyaya huzurun gelmesinde bir payımız olsun.
Bununla beraber şunu da belirtmekte fayda var:
İyiliği emredip kötülükten sakındırma ameli terk edildiği zaman ilahi tehditlerle yüz yüze kalıyoruz. Bu konudaki ayet, hadis ve sahabe sözlerini ana sayfamıza topladık, oradan okuyabilirsiniz. İşte bu tehditleri okuduğunuz zaman göreceksiniz ki bu ameli işleyerek, ülkemizin de başına gelmesi muhtemel belaların önüne bir sed olmuş oluyoruz. Sadece biz değil, bu ameli işleyen herkes.
İSMİNİZDE NEDEN "MİLLİ" KELİMESİ VAR?
HAYIRDIR, "MİLLİ" OLMAKLA İLGİLİ BİR SORUNUNUZ MU VAR?
HERKESİ UYARMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ, PEKİ SİZ GÜNAH İŞLEMİYOR MUSUNUZ?
Bizler de herkes gibi insanız. Elbette hatalarımız ve günahlarımız vardır. Ancak iyiliği emredip kötülükten alıkoyma ameli, sadece hatasız, günahsız insanların yapacağı bir amel değildir. Öyle olsaydı bu ameli sadece melekler ve peygamberler yapabilirdi. Oysa ki Peygamberimiz hadisinde “Her kim bir münker görürse eliyle düzeltsin,…” demiştir. Yani bir münkere şahit olan herkes bu durum karşısında usulüne uygun bir şekilde harekete geçmelidir.
Bu konuda söylenmiş sözlerden bazıları şöyledir:
“Sadece hatasız olanların nasihat etmesi gerekseydi, bu ümmet adına kimse konuşamazdı” (İmam Nevevi)
Sahabeden Said bin Cebir şöyle demiştir: “Eğer biz nehy-i münkeri, günahlardan temiz olmak şartıyla yaparsak, bunu yapmamız düşünülemez”
Hasan-ı Basri hazretlerine soruldu. Bazı kimseler diyor ki: 'Önce kendiniz olgunlaşmadan halkı olgunlaşmaya çağırmayınız'. Buna ne dersin? Cevaben buyurdu: - Şeytanın en çok sevdiği söz budur işte.. Şeytan bu sözü size çok süslü gösterir. Zira bunda dinimizin, her Müslümanı vazifelendirdiği "Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker" görevini terk ettirmek vardır. (Kimyayı Saadet, sayfa 308)
ÇALIŞMALARINIZ İÇİN MADDİ KAYNAĞI NEREDEN BULUYORSUNUZ ?
Milli Kuvvetler Hareketi bir vakıf veya dernek olmadığı için kimseden bağış toplamıyoruz. Çalışmalarımız için gereken tüm ihtiyaçlarımızı kendi özkaynaklarımızla karşılıyoruz.
İSMİNİZ MİLLİ KUVVETLER OLDUĞU İÇİN: IRKÇI MISINIZ?
Vasile b. El-Eska’ anlatıyor:
Hz. Peygamber’e “Kişinin kavmini sevmesi ırkçılık sayılır mı?” diye sordum.
“Hayır, ırkçılık, kişinin kavminin yaptığı zulmüne yardımcı olmasıdır.” diye buyurdu.
(bk. Ahmed b. Hanbel, 4/107; Mecmau’z-zevaid, 6/244)